BAŞROLDE ZENDAYA: VALENTINO RENDEZ-VOUS

Valentino Rendez, hareket kavramına, içerisi ile dışarısı, kişiler arası samimiyet ve sosyal ilişkilere arasındaki karşılaşmaya dayanır. Rendez- Vous, Los Angeles’taki Warner Bros. Stüdyolarında çekilen başrolde Zendaya’nın yer aldığı filmin ana temasını oluşturuyor.  

Filmde Zendaya, sahne arkasından güneşli sokaklara doğru süzülerek neşeli grubuyla karşılaşıyor. Zendaya, The XX.’in ünlü şarkısı Crystal ile Stephen  Galloway’in koreografisi ile dans ediyor.

Görüntü Yönetmeni Marcell Rev ve Scott Sakamoto, ışığın sonsuz olanaklarını keşfederek videoya 80’lerin filmlerini çağrıştıran eski bir sinematografik tat veriyor. Valentino Rendez-Vous’un canlı ve parlak renkli görünümleri, nötr ve zamansız bir alanın fırça darbeleri gibi çarpışıyor. Sanatsal bir ifade ve dünyaya bir açılım.

Happy Massee tarafından tasarlanan bir fotoğraf stüdyosu ile samimi bir çatı katı arasındaki bir fabrikayı çağrıştıran sahne arkası, kampanya topluluğunun çalıştığı, konuştuğu ve yaşam sevinci veren anlarını paylaştığı iç mekan. Sürekli ters yüz edilen bir kurgunun hakim olduğu yapımda Pierpaolo Piccioli ve stilist Law Roach da dahil olmak üzere tüm sanatçılar hem kampanyanın aktörleri hem de seyircileri.

Sokak ile Maison, farklı ve manyetik bir insan türü aracılığıyla bir araya geliyor. Kimliklerin karşılıklılığı ve merakın gücü\ bu insani ilişkinin sonuçlarını oluşturuyor

Perspektif değişikliği. Moda, stüdyoda hayal edilir ve atölyede yaratılır, ancak canlı ve gerçek olduğu sokakta, yaşam ile buluşarak günden güne, kullanıcının benzersiz kimliğiyle aydınlanır.

#ValentinoRendezVous

Valentino Kreatif Direktörü Pierpaolo Piccioli, 2022 İlkbahar Yaz sezonunda Valentino simgelerini yeniden anlamlandırmaya devam ediyor. Piccioli, markanın temelindeki zengin bir mirası, şimdiki zamana köklendirme dürtüsüyle yaşam ve gerçeklik için sadece sembolik olarak değil, sokağın farklı ve magmatik insanlığıyla buluşturuyor.

Valentino Arşivi olarak etiketlenen moda evinin ikonları, uzayda ve zamanda yolculuk ederek günümüzün varoluş biçimleriyle karşı karşıya geliyor. Hayvan baskılı kaban, Marisa Berenson’ın giydiği beyaz elbise, Chris von Wangenheim tarafından fotoğraflanan uzun çiçekli elbiseler gibi güçlü bir tarihsel değişime uğrayan giysiler, yeni bir anlam arayışının egemen olduğu stilistik bir dokümanın parçası. Canlı ve akrilik renklerle terziliği yeniden yorumlayan koleksiyonda, hareketli parçalar vücudun fizikselliğini ve duygusallığını daha da ortaya çıkarıyor. Couture’ün simgesi olan taftalar, yıkanmış ve aşınmış görünümleri ve zıt renklerle zenginleşen ceket, anorak, oversize gömlek ve bermudalarda karşımıza çıkıyor. İşlemeli beyaz gömleklerle tamamlanan denim, arşive övgü niteliği taşıyor. Abartılı çiçek desenleri içgüdüsel olarak karıştıran koleksiyonda, işlemeler gece giyiminden dış giyime geçiş yapıyor. Sokakla yeniden bağlantı kurmak, nihayetinde, yere dokunmak demektir: Bot giymek veya düz Valentino Garavani Roman Stud sandaletler ve yılan sandaletin yeniden baskısını giymek gibi.

Uzay ve zamanda yolculukta bir şey açıkça ortaya çıkıyor: Estetiği yaratan ve onu parçalara bölerek geliştiren kişisel kimliktir.


ÖNERİLEN